ANALİZ - Nahoş tabirle 'devşirme' olarak tanımlanan Türkiye doğumlu olmayan ayyıldızlı formayı giyen atletlerin ülke atletizmindeki yerini ortaya koymak için
yaptığımız analizin ilk bölümünde, küresel durumun Türkiye gibi ülkelere dışardan katkıyı bir anlamda zorunlu kıldığını anlatmaya çalışmıştık. Bu bölümde ise 1990'lı yılların ikinci yarısından bu yana Türkiye'ye gelen atletlerin büyük şampiyonalarda somut olarak bir katkı yapıp yapmadığını irdeleyeceğiz.
Gençler statüsünde son dönemde yarışma fırsatı bulsa da ağırlıkla büyüklerde boy gösterebilen Türkiyeli ithal atletlerin bu durumundan dolayı, analizde yaş grubu sonuçlarını dikkate almadık. Çünkü 19 yaşın altındayken Türkiye'ye getirilip yarıştırılma fırsatı bulan çok az (Elvan Abeylegesse, Ali Kaya) atlet vardı ve bu rakam bir veri genellemeye uygun değildi.
Büyüklerde ilk kez Türkiye formasıyla yarışan 'vatandaş yapılmış' atletler, 1999 Dünya Şampiyonası'nda sahne aldı. 1970 Rusya doğumlu Ebru Kavaklıoğlu (Yelena Kopytova) sprint rekortmeni Cengiz Kavaklıoğlu ile evlenerek Türkiye vatandaşı olmuştu. Daha önce Barselona Olimpiyatları'nda altıncılığı bulunan Kavaklıoğlu, Sevilla'daki Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 5000 metreyi Türkiye rekoru kırarak beşinci sırada tamamlayıp, o güne kadar Türkiye'nin bu organizasyonda elde ettiği en önemli başarıyı yakalamıştı. Aynı organizasyonda disk atmada yarışan Oksana Mert ve Bulgar kökenli gülleci Svetla Sınırtaş ise finallere kalamadılar..
KATILIM %24, MADALYA %65
1999'da başlayan bu serüvende 2015 Pekin Dünya Atletizm Şampiyonası'na kadar incelediğimiz 35 şampiyonada (Olimpiyat, Dünya, Avrupa, Dünya Salon, Avrupa Salon) Türkiye formasıyla 357 kez yarışıldı. Bu temsillerin yaklaşık dörtte birine (%24) denk gelen 86 tanesini Türkiye vatandaşı yapılan atletler sahip (Bu orana temel atletizm eğitimini güçlü Bulgaristan ekolü içinde edinen, ancak köken olarak Türk olduğu için 'yabancı' muamelesi görmeyen Bulgar göçmeni atletler dahil değil).
Rakamlara bakılığında, aslında ithal sporcuların milli takım temsilindeki oranın makul seviyelerde olduğunu görüyoruz. Son dönemde bu biraz yüzdesel olarak artış göstermiş durumda (Pekin'de 12 kişinin 6 tanesi Türkiye doğumlu değildi), ancak bunun en önemli sebeplerinden birinin 'yerli' elit atletlerin doping cezası yüzünden yarışamayacak durumda olması ya da baraj geçecek seviyenin çok gerilerinde kalması olduğunu da akıldan çıkarmamak lazım...
Temsilde %24'ü ancak bulan bu atletlerin, bazı atletlerin ve antrenörlerinin dedikodu yaptığı üzere fazladan transfer ücreti ya da ödenek aldığı da yok. Ramil Guliyev veya İlham Tanui Özbilen, tıpkı Halil Akkaş gibi antrenman ve kamp harcırahı alıyor, aşağı yukarı aynı ödeneklerle şampiyonalara hazırlanıp, aynı ödül yönetmeliğinden faydalanıyor. İthal atletlerin tek önemli avantajı, yıl içinde yaptıkları derecelerden dolayı, yerli bir atlete oranla milli takım seçmesi gibi görülen Türkiye Şampiyonası'ndan genelde muaf tutulmaları olarak belirtilebilir. Yani şampiyonada yarışmadan ön seçimsiz takıma giriyorlar.
1999'dan bu yana incelediğimiz büyük şampiyonalarda elde edilen an itibariyle 8 altın, 13 gümüş, 5 bronz madalya bulunuyor (Elvan Abeylegesse'nin 'askıdaki' üç gümüşü ile ve Gamze Bulut'un henüz resmen altına dönüşmeyen madalyası listede 'gümüş madalya' olarak yer almaktadır). Bu madalyaların 17 tanesini ithal atletler kazanırken, 9 tanesi yerli isimlerden geldi. Daha net bir ifadeyle; şampiyonalara giden atletlerin %24'ünü oluşturan 'yabancılar', madalyaların %65'ini elde etti. Elvan'ın madalyaları kuvvetle muhtemel resmen geri alındığında bu oran %60 olacak.
Nevin Yanıt, Göteborg'daki 60 engelli altın madalyasını doping yüzünden kaybetmişti.
2013 SONRASI DEĞİŞİM
Bir diğer dikkat çekici nokta, Türkiye atletizminde "kuşkulu yükseliş döneminin" zirve yapan yerli atletlerinin 2013'teki furya sonrasında madalyaları bıçak gibi kesildi. 2013 Avrupa Salon'dan itibaren yapılan son altı büyük organizasyonda Türkiye'ye puan getiren ilk sekiz sonuçlarının tamamını ithal atletler kazandırdı.
Ezcümle şunu şöylemek lazım: Bu dönemde doping yüzünden unvanlarını/madalyalarını kaybeden atletler de oldu. Bunların arasında hem Nevin Yanıt, Aslı Çakır Alptekin gibi yerli sporcular, hem de Alemitu Bekele, Elvan Abeylegesse (kesinleşmedi) gibi "büyük ithal umutlar" var. Yaşananlar, yurtdışından getirilen atletlerin dopingli çıkmayacağı gibi bir garantinin kesinlikle olmayacağını söylüyor. Ama yalanın ve köşe dönmeciliğin, siyasetten ticari hayata kadar uzanan düzlemde ne derece yaygın olduğunu tecrübe ettiğimiz bu toplumun bağrından çıkanlara "koşulsuz güven" beslemek, hata olur.

atletizmdunyasi.com / Şevket F. Erbay